
Eski Evin Sırrı
Leyla, küçük bir kasabada yaşayan genç bir kadındı. Hayatı sıradan ve sakin geçiyordu. Ancak bir gün, uzun süredir görmediği büyükannesinden bir mektup aldı. Mektupta, büyükannesinin hasta olduğu ve onu görmek istediği yazıyordu. Leyla, büyükannesini çok seviyordu ve hemen yola çıkmaya karar verdi.
Büyükannesinin evi, kasabanın dışında, ormanın kenarında eski bir taş evdi. Leyla, çocukluğunda bu evde birkaç kez kalmıştı. Ancak o zamanlar bile ev, ona biraz ürkütücü gelmişti. Şimdi, yıllar sonra eve geri dönerken içinde tuhaf bir endişe vardı.
Eve vardığında, büyükannesini yatak odasında buldu. Büyükanne, oldukça zayıflamış ve solgun görünüyordu. Leyla, büyükannesinin elini tuttu ve onunla biraz sohbet etti. Büyükanne, Leyla’ya evle ilgili bir şeyler söylemek istediğini söyledi, ancak konuşacak gücü yoktu. “Yarın konuşuruz,” dedi zayıf bir sesle.
O gece, Leyla evin misafir odasında uyudu. Ancak gece yarısına doğru, tuhaf sesler duymaya başladı. Önce, koridorda ayak sesleri geldi. Ardından, odanın kapısı hafifçe gıcırdadı. Leyla, yatağında doğruldu ve etrafına baktı. Kapı kapalıydı, ancak içeride bir soğukluk hissetti.
Ertesi sabah, Leyla büyükannesinin yanına gitti. Büyükanne, biraz daha iyi görünüyordu. Leyla, gece yaşadıklarını anlattı. Büyükanne, derin bir nefes aldı ve “Bu evde bir sır var,” dedi. “Yıllar önce, bu evde bir cinayet işlendi. O zamandan beri, evin içinde tuhaf şeyler oluyor.”
Leyla, büyükannesinin sözlerini duyunca içi ürperdi. “Kim öldürüldü?” diye sordu.
Büyükanne, gözlerini kapattı ve “Bu evin ilk sahibi olan bir kadın. Adı Elif’ti. Kocası onu öldürdü ve cesedini evin bodrumuna gömdü. O günden beri, Elif’in ruhu bu evde dolaşıyor.”
Leyla, büyükannesinin anlattıklarına inanamıyordu. Ancak gece yaşadıkları, bu hikayeyi daha da gerçekçi kılıyordu. Büyükanne, Leyla’ya bir defter verdi. “Bu, Elif’in günlüğü. Belki onun ruhunu anlamana yardımcı olur.”
Leyla, günlüğü alıp okumaya başladı. Elif, günlüğünde kocasının ona nasıl zulmettiğini ve sonunda onu öldürdüğünü anlatıyordu. Günlüğün son sayfasında, “Ruhum bu evde mahsur kaldı. Beni özgür bırakın,” yazıyordu.
Leyla, Elif’in ruhunu özgür bırakmak için bir şeyler yapmaya karar verdi. Büyükannesine, evin bodrumuna inmek istediğini söyledi. Büyükanne, başta tereddüt etti, ancak Leyla’nın kararlılığını görünce ona izin verdi.
Bodruma indiğinde, Leyla içerideki soğuk havayı hissetti. Duvarlar nemli ve küflüydü. Elif’in cesedinin gömüldüğü yeri bulmaya çalışırken, bir şey dikkatini çekti. Duvarda, tıpkı günlükteki gibi bir yazı vardı: “Beni özgür bırak.”
Leyla, duvarı kazmaya başladı. Bir süre sonra, kemikler buldu. Elif’in kemikleriydi bunlar. Leyla, kemikleri toplayıp evin dışına çıkardı. Ormanın kenarında küçük bir mezar kazdı ve kemikleri oraya gömdü. Mezarın başında, Elif’in ruhunu özgür bırakmak için dua etti.
O gece, Leyla evde uyurken bir daha hiçbir tuhaf ses duymadı. Sabah uyandığında, büyükannesinin yanına gitti. Büyükanne, Leyla’ya gülümsedi ve “Teşekkür ederim,” dedi. “Artık bu evde huzur var.”
Leyla, büyükannesinin yanında birkaç gün daha kaldı. Ancak evden ayrılmadan önce, bir şey daha fark etti. Büyükannesinin yatak odasının duvarında, tıpkı bodrumdaki gibi bir yazı vardı: “Beni özgür bırak.”
Leyla, büyükannesine bunu sorduğunda, büyükanne gözlerini kapattı ve “Bu evde daha çok sır var,” dedi. “Belki bir gün onları da çözersin.”
Leyla, evden ayrılırken içinde bir huzur hissetti. Ancak aklının bir köşesinde, büyükannesinin sözleri yankılanıyordu: “Bu evde daha çok sır var.”
Bu hikaye, eski evlerin gizemli ve ürkütücü atmosferini yansıtıyor. Leyla’nın macerası, bize geçmişin sırlarının nasıl bugünü etkileyebileceğini gösteriyor. Korku, bazen en beklenmedik yerlerde karşımıza çıkabilir ve bizi derinden etkileyebilir.
Bir yanıt bırakın