2003 yılında, İzmir’in eski bir mahallesinde yaşayan genç bir adam olan Can, dedesinden kalma eski bir evde tek başına yaşıyordu.
Ev, oldukça büyük ve eskiydi, ancak Can, bu evi çok seviyordu. Dedesi vefat ettikten sonra, evde yaşamaya başlamıştı. Ancak, evde yaşadığı ilk haftalardan itibaren garip şeyler olmaya başladı.
İlk olay, Can’ın odasında gerçekleşti. Bir gece yatağında uzanırken, odanın köşesinde bir gölge gördü. Gölge, sanki bir insan şeklindeydi, ancak hareket etmiyordu. Can, gözlerini kapatıp açtığında gölge kaybolmuştu. Ancak, ertesi gece aynı şey tekrarlandı. Bu sefer, gölge daha belirgindi ve Can, gölgenin kendisine doğru yaklaştığını hissetti. Panik içinde yataktan fırladı ve ışığı açtı, ancak odada kimse yoktu.
Bu olaydan sonra, evdeki garip olaylar artmaya başladı. Can, mutfakta duran eşyaların yer değiştirdiğini fark etti. Bir sabah kalktığında, masanın üzerinde duran bir fincanın kırılmış olduğunu gördü. Ancak, gece hiçbir ses duymamıştı. Ayrıca, evin koridorunda yürürken, arkasından gelen ayak seslerini duyuyordu. Ancak, her döndüğünde koridor bomboş oluyordu.
Bir gece, Can evde otururken, televizyonun kendi kendine açıldığını gördü. Ekranda sadece karıncalı bir görüntü vardı ve ses yoktu. Can, kumandayı eline aldı ve televizyonu kapattı. Ancak, birkaç saniye sonra televizyon tekrar açıldı. Bu sefer, ekranda belirsiz bir figür belirdi. Figür, sanki televizyondan dışarı çıkmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu. Can, televizyonun fişini çekti, ancak ekran hala yanıktı ve figür belirginleşmeye devam ediyordu.
Can, bu olaydan sonra evden çıkmaya karar verdi. Ancak, kapıyı açtığında, koridorun sonsuz bir karanlığa dönüştüğünü gördü. Normalde koridorun sonunda bir pencere vardı, ancak şimdi sadece karanlık vardı. Can, geri dönüp odasına gitti ve kapıyı kilitleyip yatağına uzandı. O geceyi odasında geçirdi ve sabahı zor etti.
Ertesi gün, Can, bir arkadaşından yardım istedi. Arkadaşı, evde bir enerji olduğunu ve bununla başa çıkmanın bir yolunu bulmaları gerektiğini söyledi. Birlikte, evde bir araştırma yapmaya başladılar. Can’ın dedesinin eski eşyalarını karıştırırken, bir günlük buldular. Günlükte, dedesinin evde yaşadığı garip olaylar yazıyordu. Dedesinin, evde bir “varlık” olduğuna inandığı ve onunla yaşamayı öğrendiği anlatılıyordu.
Can ve arkadaşı, bu varlıkla iletişim kurmaya karar verdiler. Bir gece, evin oturma odasında bir seans düzenlediler. Mumlar yaktılar ve sessizce oturup bir şeyler olmasını beklediler. Bir süre sonra, odanın sıcaklığı düştü ve bir rüzgar esintisi hissettiler. Ardından, masanın üzerindeki mumlar söndü ve karanlıkta bir ses duyuldu: “Beni bulun.”
Can, bu sesi daha önce duymuştu. Dedesi günlükte, bu sesin evdeki varlığın sesi olduğunu yazmıştı. Can ve arkadaşı, varlığın ne istediğini anlamaya çalıştılar. Bir süre sonra, varlık, evde kaybolmuş bir şeyi aradığını söyledi. Can, dedesinin eşyalarını tekrar karıştırdı ve eski bir kutu buldu. Kutunun içinde, dedesine ait bir yüzük vardı. Yüzüğü masanın üzerine koyduklarında, odadaki soğukluk ve gerginlik birden kayboldu.
O günden sonra, evde hiçbir garip olay yaşanmadı. Can, dedesinin günlüğünü okumaya devam etti ve evdeki varlığın, kaybolan yüzüğü aradığını öğrendi. Yüzük, dedesinin en değerli eşyasıymış ve varlık, onu bulmak için yıllardır evde dolaşıyormuş.
Can, evde huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etti, ancak o gece yaşadıklarını asla unutmadı. Ev, artık sadece bir ev değil, geçmişin izlerini taşıyan bir mekandı.
Bir yanıt bırakın