DELİ ZÜHRE

DELİ ZÜHRE

Herkese selamlar. Ben bizim köyümüzde yaşayan ve ilginç bir hayatı olan kadını anlatacağım. Adı Zühre. Akli dengesi yerinde değil. 35 yaşlarında. Ama bakımsızlıktan ve sefaletten 50 yaşında duruyor. Ailesi ilgileniyor ama köy olduğu için ne kadar mümkün olursa artık. Ben onu doğuştan beri böyle zannediyordum ama değilmiş. Amcamlarla pikniğe gitmiştik. Konuşurken amcam Zühre’ye de yazık başına gelmeyen kalmadı dedi. Ne geldi amca ne olmuş dedim. Amcam öyle anlattı. Ben de bugün size Zühre’nin hayatını anlatacağım.

Zühre 7-8 yaşlarındayken boyu yaşıtlarına göre uzun saçları gür ve çok çalışkan bir kızmış. Sabah kalkarmış akşama kadar iş yaparmış. Köylü de çok nazar edermiş. Zühre şöyle güzel Zühre böyle çalışkan diye. Zühre 12 yaşına geldiğinde istemeye başlamışlar. Hiç 12 yaşında gibi durmuyormuş. Başka köylerden geliyorlarmış. Düğünde gördüklerinde bile hayran kalırlarmış. Neyse, Zühre’yi kimseye vermemişler. Yaşı 14’e gelince köyden isteyen birine vermişler. Uzak köye gitmemiş olur hem de verilen aile varlıklı bir aile diye. Düğünü yapılmış Zühre evlenmiş. Yine aynı çalışkanlığı ile devam ediyormuş. Herkes nazar etmeye devam ediyormuş. 5-6 ay sonra Zühre’de bir hastalık başlamış. Bu hastalıkla beraber sürekli başı ağrımış. Geceleri ağrıdan uyuyamamış. Sabahları kalkamamış. Elinde yüzünde de doğum lekesine benzer lekeler çıkmaya başlamış. Doktora götürmüşler ama teşhis konulamamış. Köye dönmüşler. Zühre günden güne kötü olmuş. Yemek yemediği için iyice zayıflamış. Asıl saçmalık şimdi geliyor. Zühre hastalandı ve iş yapamıyor diye geri babasının evine getirip bırakmışlar. Bir de utanmadan hastalıklı kızı mı verdiniz bize diye hesap sormuşlar. Oralar ayrı bir hikâye. Kız psikolojik olarak da yıpranmış tabi. O zamanın şartlarına rağmen her hafta hastaneye götürüp getirmiş babası. Fiziksel sorunlarına çözüm bulamadıkları gibi ruhsal sorunları başlamış. Geceleri kalkıp yürüyormuş evde. Uyurgezerlik gibi. Bir gece silahı almış babasını vuracakmış. Silahı doğrulttuğu anda annesi uyanmış almış elinden. Aklı günden güne günden güne gitmiş. Akşam olunca garipleşiyormuş Bazen beni kurtarın diyormuş bazen de gidin bu evden diye annesini babasını kovuyormuş. Kıza ne olduğunu anlayamamışlar çok üzülmüşler. Kızı herkes beğendiği için önce nazar değdiğini düşünmüşler. Kurşun dökelim diye kızın babaannesinden rica etmişler. Babaannesi de kurşun dökmüş. Kurşunun çıkan şekillerinden üstünde büyü var bu kızın üstünde demiş. Ondan sonra hoca getirmişler. Hoca iyi bir hocaymış ama artık ne işlem yapıldıysa o bile çözememiş. Kız günden güne erimiş. Başka bir hoca bulmuşlar o kıza muska yapmış falan derken kız yavaş yavaş toparlamaya başlamış. Bu arada da kızı başka köyden bir adam istemiş. Zühre dul olduğu için onu isteyen de dul bir adam olmuş. 3 tane çocuğu varmış adamın. Vermişler. Zühre başka köye gelin gitmiş.

Söylenenlere göre kara talihi bura da peşini bırakmamış. Hocayla görüşemediği için hastalığı yine ilerlemiş. Gelin kızınızı alın diye aramışlar ailesi de gidip almış. Almışlar ama kızın 2 ay sonra hamile olduğunu öğrenmişler. Gündüzleri normal olup gece delirmeye devam etmiş. Bir akşam kendi karnını bıçaklamış. Ölecek bu çocuk, doğamaz diyormuş. Ailesi hocayı tekrar çağırmış. Büyünün yine yapıldığı öğrenilmiş. Yapan her kimse kızdan nefret ediyormuş. İyileşmesin diye tekrar tekrar yaptırıyormuş. Ne yaptıysa kaderin önüne geçememiş. Karnı gün geçtikçe büyümüş. Eski eşine haber vermişler, adam oralı olmamış. Babası katil olacakmış neredeyse. Neyse, Zühre’nin doğumuna günler kala Zühre evden kaçmış. Günlerce dağlarda kalmış. Hamile haliyle ne yaptı nasıl hayatta kaldı kimse bilmiyor. Ailesi o kadar aramış köylü aramış. İzini bulamamışlar. 1 hafta sonra kucağında bebeği ile eve gelmiş. Ama Zühre kadar bebekte de gariplikler varmış. Bebeğin kollarında hep doğum lekesi varmış mesela. Bebek için uyusun diye salıncak yapmışlar. Annesi bazen bebek içinde olmasa da o salıncağın sallandığını görüyormuş. Ya da bazen bebeğin ağlama sesine uyanıyormuş. Etraftan ağlama sesi gelmesine rağmen bebeğin uyuduğunu görüyormuş. Hocayı tekrar çağırmışlar. Bu sefer hocanın dedikleri herkesi şok etmiş. Çünkü Zühre bir cinden hamile kalmış. O bebeğin babası cinmiş. Çocuk 3 yaşına geldiğinde öteki âleme almışlar. Kimse görmemiş bir daha. Sadece bazen Zühre’nin annesi evde yabancı birinin sesini duyduğunu söylüyormuş. Sadece Zühre görüyormuş onu. Şimdi bile çocuğunun olduğunu söylüyormuş.

Ben ilk kez amcamdan duydum bunu. Zamanla da bu hale gelmiş. Bazen kendi kendine güler bazen ağlar. Kimseye zararı yoktur ama. Kendi halinde yaşar gider. Büyüyü yapan da bizim köydenmiş ama kim olduğunu ben bilmiyorum. Tahminime göre kıskançlıktan yapılmış. Hayatı bana korkunç geldi. Sizinle paylaşmak istedim. Umarım yayınlarsınız.

İKİNCİ HİKÂYE

Öncelikle merhaba izleyen arkadaşlar. Sizlere başımdan geçen, çok kötü zamanlarım olan olayları anlatmak istiyorum. Ben Manisa’nın bir ilçesinde yaşayan kendi halinde bir ortaokul öğrencisi idim. Hayatım çok güzeldi. Maddi manevi şükür olsun mutluydum ta ki o geceye kadar. Normal bir akşam geçirdik. Yemeğimi yiyip derslerimi, işlerimi halletmiştim ve yatağıma uzanıp TV izliyordum. Birden bire bir fırtına çıktı ama cam inanılmaz sallanıyor. Odamın yanı lavabo. Oradan farklı değişik sesler geliyor. Ben de çocukluk işte kalktım gidip baktım. Kapıyı kapattım tekrar yerime uzandım. Bu sefer banyonun kapısı açıldı ve içeriden kıyafetler atılmaya başlandı. Gözlerimin önünde birisi kıyafet atıyordu. O an buz kestim. Korkudan kıpırdayamadım. Aklıma girdiler ailemin yanına gidemedim ve hiçbir şey olmamış gibi kalkıp onları yerine koydum. Uzandım, bu seferde 10 dakika sonra odamın gardırobu açıldı. Eşyalar üstüme atılıyordu. Ben 13 yaşında bir çocuktum. Bunlar bana çok ağır gelmişti. Cin nedir bilmezdim. Sonra onları da çok büyük korkuyla toplayıp yerleştirdim. Uyku ve uyanıklık arasında iken onlar yine geldi. Önce nefesim kesildi. Karabasan gibi geldi kıpırdayamıyordum. Canım acıyor nefesim kesiliyordu. Birisi boğazıma yapmışmış gibiydi. Sonra kafamı az da olsa kapıya doğru çevirdim. Ailemden yardım isteyecektim. O sırada kapının önünde farklı boyutlarda silüetler vardı. Korkudan aklımı kaybetmek üzereydim. Kulağım içinde bağrışma sesleri ağlama sesleri vardı ve beynimi tırmalıyordu. Birden bire onların âlemine geçiş yaptım. Çok kısa süreliğine olmuştu. Çok tuhaf bir yerde hepsini görüyordum. Sayısını tahmin edemeyeceğim kadar. Zaten ışık hızında oldukları için hemen kayboluyorlardı. Bazılarının boyu tavana kadar bazıları çok kısa 1.30m falandı tahminimce. Tam öldüğümü düşünüp kendimi iyice salarken tavanda parıldama gibi bir şey oldu ve nurlar içinde yaşlı bir amca geldi. Onu gördüğüm an Nas suresi bir anda ezberime geldi. Ve okumaya başladım. Okudukça rahatladım en sonunda hepsi birden yok oldu ama sadece o gecelik…

Ertesi gün saat 11 civarlarıydı. Gündüz saatleri idi. O sırada misafirler geldi. Ben de kapıyı açmaya gittiğimde yine onları gördüm. Bana başka bir odadan sesleniyorlardı. Ve görebiliyordum onları. Ben de o korkuyla çığlık çığlığa kaçtım. Tabi yaşım da küçük. Tabi ailem korkuyla ne oldu diye telaşlandı…

Yakın çevrede bir bayan vardı bizim bu işlerden anlardı ve çok iyi biri idi. Ben de çok severdim. Onu çağırdı ailem. Ama o geldiği an içime bir öfke oturdu. Ve vesveseler başladı. Sürekli “bıçağı al onları öldür hepsini öldür” gibi cümleler beynimde yankılanıyordu. Bir yere bakıp transa geçtim. Sanki kendi bedenimde farklı biri var idi. Ben onu kenarda izliyormuş gibi bir hisse kapıldım. Sonra o hoca ablamız dua okumaya başladı. Ailem de ona eşlik etti. Benim o ara gözüm döndü ve saldırmaya başladım. İyi hatırlıyorum oraları. Senin o Allah’ın mı çıkaracak beni gibi şeyler konuştum. Allah’a kitaba sövüyordum sürekli. Sonra onlar diğer odaya gittiler. Ben de teyzemle balkona çıktım bana teselli veriyor ve izlediğim şeylerden olduğunu söylüyordu. O anda yanıma tekrar geldiler. Yardım ettiklerini hissettim bana. Kimlerin ne konuştuğuna ve hangi hocalara gidip bana işlem yaptırdığını söylediler ve buna engel olmamı istediler. Ben çok zor karşı duruyordum onlara. Şu anki aklım olsa bu kadar büyümezdi belki. Çocukluk aklı işte cinlerin verdikleri isimlerin kapısına gittim. Gerçekten de cinler doğru söylüyormuş. İmkânsız diye düşünmüştüm ben.

Sonra İstanbul’dan ilim sahibi bir hoca muska hazırladı bana. Tabi o zamana kadar ne sahtekâr hocalara denk geldik… Benim de dediğim gibi o geceden sonra Nas süresi her zaman aklımda kaldı. Bunu gibi çok olay var mesela rüyalarımda dövüyorlardı sabah kalktığımda ise o vurdukları yerler mosmor oluyordu. Ben bunları hep ailemden sakladım. Bu kadar detayını hala bilmiyorlar maalesef. Öyle zor zamanlar geçirdim. Okul hayatım kötü gidiyordu bir yandan. Bir yandan da psikoloji diye bir şey kalmamıştı. Çok ağırdı benim için yaşıma göre yani. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

GELİNLİK

Abla selam. Kanalda çok efsane hikâyeler var. Ben de sana efsane bir hikâye anlatacağım. Bizim köyde eski mezarlar var. Ama Müslümanlara ait mezarlar değil. Sanıyorum Hıristiyanlar. Eski savaşların döneminde ölenleri buraya gömmüşler. Bu mezarlık hakkında da çok şey söyleniyordu. Ağlama sesi duydum gölge gördüm silüet gördüm diye. Biz de cahillik, arkadaşlarla iddialaştık giderim gidemezsin derken hep beraber o mezarlara gitmeye karar verdik. Akşam saat 9 civarıydı. 4 arkadaş gittik. Önce bir mezarın başına gittik. Aramızda çok fırlama bir arkadaş vardı o dalga geçmeye başladı. Hadi kalkın da oynayalım sıkılmadınız mı diye boş boş konuşuyordu. Öyle konuşma dalga geçme günah olur dedim. Onlar Müslüman değil bir şey olmaz dedi. Mantığa bak. Ben de o an haklı buldum onu. Doğru dedim Müslüman değiller. Belki de buraya Müslümanları öldürmek için gelmişlerdi. Ben de dalga geçmeye başladım. Sonra oturduk bir kenara. Sigara yaktık. İzmaritleri mezarın üstüne atıyoruz. Korkmuyoruz rahatız. Bir iki derken bir ses duyduk. Rüzgâr uğultusu gibi ama aynı zamanda biri konuşuyor gibi. Hemen toparlandık ayağa kalktık. Herkes birbirine bakıyor. Birbirimize soruyoruz Sen mi yaptın o sesi sen mi diye. Ama hiç birimiz yapmamışız. Bu bizi korkuttu biraz ama ses devam etmeyince tekrar oturduk. Mezarlar bizim mezarlara hiç benzemiyor. Başında çok eski bir taş var sadece. Eski olduğu için bir de mezar yeri olduğu pek belli olmuyor. Baktık ilerden biri bize fener tutuyor. Yaklaştı yaklaştı, bizim Celal amca. Ne işiniz var burada diye kızdı bize. Biz de oturmaya geldik ne var bunda dua okuyoruz rahmetlilere diye hala dalga geçiyoruz. Hemen gidin evinize hadi dedi. Biz uzaklaştık oradan. Celal amca gidince tekrar gittik oturduk. Yine sigara içtik. Tüm saygısızlıkları yaptık. Ben dalmışım bir ara mezarın birine. Beni hipnoz etti sanki. Ona dalmışken yanımdaki arkadaş Allah diye bağırmaya başladı. Neye bağırıyor diye baktım. Mezarın birinin üstünde gelinlik giymiş bir kadın gördüm. Öyle bir koştuk ki hiç durmadan eve kadar geldik. Ama hepimiz farklı bir şey görmüşüz. Ben gelinlikli kadın gördüm arkadaş simsiyah bir kadın görmüş öbürü yaratık gibi bir şey görmüş. Aynı yerde farklı silüetler görmüşüz yani. Biz çok korktuk. Bir daha gitmeyiz dedik. Bu konuyu kapatalım kimseye de anlatmayalım dedik. Çünkü kime anlatsak yaptığımız saygısızlıklardan dolayı kızardı.

Aradan 1 ay falan geçti biz korkudan konusunu dahi açamadık. Ama bizim bu arkadaş geldi bir gün var mısınız oraya gidelim dedi. Benim kararım kesindi, ben hayatta gitmem dedim. Korkaksın şusun busun diye hakaret etmeye başladı. Sinirlendim giderim sorun değil dedim. Hep beraber yine çıktık oraya. Ama bu sefer tir tir titriyorum. İlk geldiğimiz gibi değilim. Oturmadım bile ayakta bekliyorum. İçimden de sürekli dua okuyorum. Bekliyoruz bir şey çıkar mı diye. Mezarların arasından bir kedi çıktı. Ama bu kadar büyük bir kedi, daha önce görmedim. Diz kapağımı geçiyordu boyu. Ve şişmandı. Yaklaştı yanımıza kadar. Gitsin diye ufak taş falan attım. Ama bırakın gitmeyi gözünü bizden ayırmıyor. Yanımıza geldi hızla. Benim suratıma atladı. Kan içinde bıraktı beni. Yardım edin diye bağırdım arkadaşlara. Aldılar kediyi üstümden. O kedi değildi bence. Kediyi fırlattıktan sonra üstümüze ufak ufak taşlar atıldı. Taşlar bir ağacın dibinden geliyordu. Biz koşmaya başladık. Arkamızdan hala taş atılıyordu. Bir daha da oraya gitmeye tövbe ettim. Asla gitmem. Dersimi aldım. Hikâyemi paylaşmanızı çok isterim sevgiler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*