Arkadaşım

İyi günler abla, adım İrem. Yaşım 22. Bugünlerde senin kanalına taktım kafayı, sürekli dinliyorum. İnşallah benim hikâyemi de seslendirirsin.

 

Abla biz 5 arkadaştık. Beraber piknik yapalım eğlenelim dedik. Arkadaşımızın anneannesinin bir bağ evi var. Orası uygundu. Sessiz sakin hatta kimsenin olmadığı bir yer diyebilirim. 2 erkek 3 kızdık. Erkek arkadaşlarım Ufuk ve Baran, kız arkadaşlarım Sinem ve Ece. Baran’ın arabası vardı. Bizi o götürecekti. Bağ evi de Sinem’in anneannesinin. Ben bir gün önceden hazırlıklara başladım. Yeriz diye kektir börektir bir şeyler yaptım. Bir gece orda kalma ihtimalimiz de vardı ama net bir şey konuşmamıştık. Beğenirsek bir gün kalırız demiştik. Ona göre de hazırlıklarımı yaptım. Biz ertesi gün buluştuk ve yola çıktık. 2 saat kadar sürdü yol. Şehrin dışında kalıyor biraz. Ve gerçekten hiç kimse yok etrafta. O kadar sessiz bir yer ki. Bahçe ağaç dolu yeşillik… Domates biber ne

 

ararsanız ekmişler. Hiçbir şey götürmemiş olsak bahçeden topladıklarımızla yine karnımızı doyururduk o derece. Ev de güzeldi. Gayet minimal bir köy eviydi. 2 odası vardı sadece. Ama hoşumuza gitti. Her zaman kafede takılmak insanı sıkıyor biraz böyle yerlerde vakit geçirelim dedik. Bu arada o bahçenin etrafı tellerle çevrili. Tellerin boyu ne kadar bilmiyorum ama benden uzundu. Benim boyum 160. Bir kapısı var o da aynı şekilde uzun. Yani sahibi dışında birinin girebilmesi çok zor. Neyse biz gittik. Gülüyoruz eğleniyoruz. Bir yandan mangal yakıyoruz. Yemeğimizi yedik. Mangalı yaktığımız yerde tekrar ateş yaktık. Akşam oldu. Herkesin elinde birası ateşin başında oturuyoruz. Çok eğleniyorduk o dakikaya kadar. Sonra bir ses duyduk. Bir taş atıldı sanki ama nerden geldi anlayamadık. Kalktık kim var orda falan diyoruz. Ama bir yandan da gülüyoruz. Ciddiye almadık. Yani hayvandır ağaçtan bir şey düşmüştür diyoruz. Birbirimize el şakaları yapıyoruz. Kafamız da çok güzel oldu gülmekten konuşamaz duruma geldik. Hava karanlık yıldızlara bakıyoruz falan. Sonra yolun karşısından bir ışık gözüktü. Işık yaklaştı yaklaştı bir adam elinde fener. Bahçe tellerinin

 

oraya geldi ama kapı kilitli olduğu için bahçeden içeri giremiyor. Tellerin oradan bize bakıyor. Biz de adama bakıyoruz. Buyur amca falan dedik. Çok gürültü yapıyorsunuz biz rahatsız olduk dedi. Biz de şaşırdık yani etrafta başka ev yok ki. Amca dedik burada başka ev yok sen nerde oturuyorsun da sesten rahatsız oldun. Hem sen uzaktan geldin biz seni gördük burada oturmuyorsun sen dedik. Ben burada oturuyorum burası benim evim. Şu ateşi söndürün sonra da buradan gidin dedi. Gidin deyince bizim tepemiz attı tabi. Ufuk’la Baran adamı dövecekti neredeyse sinirlendiler. Sakin olun dedik belki de adam delidir. Bulaşmayın dedik. Adam gitti sonra. Aynı geldiği yoldan gittiğini gördük. Deli midir nedir diye arkasından konuşmaya devam ediyoruz. Şimdi yol dümdüz. Adam o dümdüz yoldan gidiyor. Gözden kayboldu en son. Ama uzağa gitti epey. Bizim sesimiz oraya nasıl gidecekte rahatsız olacak imkânsız bir şey. Neyse takmadık. Sohbete devam ettik. Geç oldu, burada kalalım dedik. Zaten hepimiz alkollüyüz kimse araba kullanamaz. Akşam da soğuk olunca eve geçtik. Evde oturmaya başladık. Saat gece 12 civarıydı. Ben pencere önünde oturuyordum.

 

Birden bahçede o adamı gördüm. Adamın kilitli kapıdan girmesi imkânsız. Etrafı zaten dikenli tellerle çevrili. Adam gelmiş dedim. Ne adamı falan dediler. Bakın dedim bahçeden içeri girmiş. Baktılar gerçekten orada. Hareket etmiyor. Durmuş pencereden bize bakıyor. Pencereyi açtık. Ne istiyorsunuz nasıl girdiniz içeri diye bağırdık. Adam hiçbir şey demedi baktı sadece. Sonra dışarı çıktık. Derdi neymiş konuşalım diye çıktığımızda yoktu, gitmişti. Her yere baktık adam yok ve bahçe kapısı hala kilitli. Hiç oynanmamış kilidiyle. Bu neydi şimdi falan diyoruz. Hani birimiz görsek bunu kafan güzel hayal görüyorsun deriz ama hepimiz gördük. Sonra eve geri girdik. Gitsek mi diye konuşuyoruz ama gidemiyoruz da. Geç oldu uykumuz var yorgunuz alkollüyüz belki kaza yaparız diye korkuyoruz. Yollar da çok bozuktu zaten. Neyse oturuyoruz yine. Bir ses geldi dışardan yangın sesi bildiğiniz. Hani ateş aniden harlanır da o ateş ses çıkarır ya onun gibi bir ses. Bize kadar geldiğine göre de büyük bir ateş sesi gibi hissettirdi bize. Çat çat odun sesi geliyor dışarı çıktık yine. Sönen ateş yanıyor ateşin boyu benim kadar nerdeyse. Yalnız ilginç olan ne odun var ne başka bir şey sadece boş uzun bir ateş çıkıyor ve duman yok. Ben hayatımda ilk kez böyle bir şey gördüm. Su döktük söndürdük ateşi. Artık korkmaya başladık. Ne uyuyabiliyoruz ne oturabiliyoruz evin içinde

 

ayakta tetikte bekliyoruz. Jandarmayı mı arasak diyoruz ama ne diyeceğiz adam bir şey de yapmadı ki gürültü var rahatsız olduk dedi. Ve şu anda da ortada yok zaten. Jandarmaya diyecek bir şeyimiz yok. Dua okuyalım dedim. Alkollüyüz iyice günaha gireriz. Dua okumayalım dediler. O an mantıklı geldi. Kesinlikle dua okumadık. Sonra saat 2’ye geldi. Bir şey olmayınca dedik yatalım uyuyalım. Sabah da erkenden çıkarız. Yattık hepimiz bir yere. İki oda vardı. Birine kızlar birine erkekler geçti. Yattık ama korkudan uyuyamıyoruz. Bir an önce sabah olsun gidelim diye konuşuyoruz. Sonra bizim kaldığımız odanın kapısı aralandı. Baktık Baran gelmiş. Baran normalde sakallı ama kapıdan gördüğümüz Baran’da sakal yok. Şaşırdık falan, dedik Baran ne oldu sakallarını neden kestin? Ben içerde uyuyamadım sizin yanınıza geldim burada uyumak istiyorum sakallarımı da kestim şimdi dedi. Baran dedik olmaz git içerde uyu. Hem Ufuk da yalnız kalmasın. Uygun olmaz bu odada kalman. Baran hiçbir şey demedi. Geldi benim yattığım yere yaklaştı. Git diyorum ama beni duymuyor sanki. Örtüyü kaldırdı yanıma yattı birden. Hemen kalktım odadan. Sarhoş mu bu, ne yapıyor diyorum. Biz kızlar kalktık odadan çıktık. Ufuk’un kaldığı odaya girdik bir baktık. İkisi beraber orada. Bir anda çığlık atmaya başladık. Onlar da korktu. Titremeye başladım. Korkuyla anlattık olan biteni. Baran daha çok korktu. Hiçbirimiz diğer odaya gidip bakamıyoruz. Kapana kısılmış gibi kaldık orda. Dışarı çıkmaya da korkuyoruz. Ne yapalım ne yapalım derken Ufuk dedi ki benim tanıdığım bir imam var. Babamın da arkadaşı. Onu arayıp soralım belki bize yardımcı olur. Gecenin o saatinde adamı aradık. Allah’tan telefon çekiyordu. Her yerde değil ama bazı noktalarda çekiyordu. O noktadan aradık. Adam açmadı. Muhtemelen uyuyor dedik. Açmayacak bu saatte. Çaresiz beklerken telefon çaldı baktık o imam arıyor. Açtık telefonu Ufuk

 

konuştu. Telefon hoparlörde hepimiz duyuyoruz. Durumu kısaca anlattı. İmam da okumamız gereken duaları söyledi Ufuk da utanarak hocam biz alkol aldık. Dua okuyamadık zaten dediğiniz duaları da bilmiyoruz dedi. Hoca da o zaman ben okuyum buradan dedi. Adam telefondan okumaya başladı. Duaları bitirdi. Oradan imkânınız varsa hemen uzaklaşın dedi. Bizim de başka çaremiz olmadığı için gitmeye karar verdik. Yanımıza su şişelerini aldık. Eşyaları alıp çıktık. Arabaya bindik. Su şişesini Baran’a verdim. Elini yüzünü yıka kendine gel diye. Biraz döktü. Hadi gidelim dedi. Yavaş yavaş hareket ettik. Yarım saat kadar gittik. Çok şükür kurtulduk dedik. Asfalt yola çıkmıştık artık. Gittik gittik derken toprak yol çıktı karşımıza. Asfalttan devam edip şehre giriliyor normalde. Yanlış yere döndü desek hiçbir yere dönülmüyor. Dümdüz giden bir yol. O yolu takip etmek gerekiyor. Toprak yolu görünce şok olduk. Biraz daha ilerleyince bir baktık. Kaçmaya çalıştığımız eve geri dönmüşüz. Arabanın içinde çığlıklar atıyoruz. Ben ağlıyorum. Ece ağlıyor. Sonra Baran sessiz olun şuna bakın dedi. Baktık. Evin dışında o tellerin dışında yani 9-10 kişi var. Evin önünde bekliyorlar. Boyları telden daha uzun. Siz düşünün ne kadar uzun olduklarını. Bizim farlar açık ama bizi görmemiş gibi biz yokmuşuz gibi davranıyorlar. 9-10 kişi biraz durduktan sonra gittiler. Nereye gittiler bilmiyorum. İleri doğru devam edip karanlığa karıştılar. Bu arada telefonlar çekmiyor. İmamı aramak istedik arayamadık. Geri dönüp gidelim desek yolun yine buraya

 

çıkmasından korkuyoruz. Evin ışıkları yandı o anda. Evin ışığı yanınca Baran arabayı tekrar çalıştırdı. O dar yerden u çekip döndük. Bu sefer hızlı gidiyorduk. Arabanın altı sürtüyor ama umurumuzda değil. Hızlı gittik ve asfalt yola çıktık. İlerde bir köy var o köyden sonrası da şehir zaten. O köye kadar ulaşsak kurtulduk diyoruz en kötü köydekilerden yardım isteriz. İnsanlar var orda. Sonunda köyün tabelasını gördük. Girişini biraz geçtik cami çıktı önümüze. İndik arabadan caminin kapısı da kapalıydı ama önünde oturduk. Sonra cami açıldı imam geldi. Ezan okundu. Biz imamla konuştuk anlattık her şeyi. Sabah ezanı okundu artık. Sizinle ciddi bir musallat yoksa uğraşmazlar. Bir daha da oraya gitmeyin ama dedi genel olarak. Biz de tamam dedik. Çok şükür başka sorun olmadan evimize döndük. Bir daha da oraya gitmedik. Sonrasında ben bir hocaya bakım yaptırmıştım. Hiçbir şey anlatmadan adam her şeyi bildi. Siz ucuz kurtulmuşsunuz. O odada Kur’an varmış. Oraya o yüzden girememişler. Diğer odada Kur’an yokmuş dedi. Eğer o evde Kur’an olmasaydı siz bugün hayatta olamazdınız dedi. Tabi bu duyduklarım beni şok etti. Ama her şerde bir hayır vardır. Biz o günden sonra alkolü de bıraktık. Kur’an okumayı öğrendim. Dinimi araştırmaya başladım. Şimdi isimlerini duyunca bile korkuyorum ama nedense her şeye rağmen kanalınızı izlemeden de duramıyorum. Benim hikâyem bu kadar. Kanalınızda başarılar dilerim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*