
korku hikayesi
Merhabalar. Çok güzel bir kanalın var. Uzun zamandır takip ediyorum. Kısa zamanda çok geliştiniz. İnşallah daha da gelişirsiniz.
Benim hikâyem uzun zaman önce başladı. Yatılı bir okulda kalıyordum. Okuldaki öğrencilerin çoğu imam hatip lisesine gidiyordu. Büyük bir mescit vardı ve çoğunluk namaz kıldığı için her vakit dolup taşıyordu. Çevremde muhafazakâr insanlar vardı, ben de öyleydim.
Ancak o yurt hakkında birçok efsane dolaşıyordu. İnsanlar, binanın altında bir yatır bulunduğunu konuşuyordu. Hatta bazıları onu gördüğünü bile söylüyordu. Paranormal olayların yaşandığını anlatanlar vardı. Mescitte beyaz giyimli adamların namaz kıldığını söyleyenler olmuştu. Fakat ben hiç böyle bir şey görmemiştim, sadece anlatılanları duyuyordum.
Yurda geleli altı ay olmuştu. Bu süre içinde arkadaşlarımla iyice kaynaşmıştım. Akşamları birlikte ders çalışıyor, ardından Kur’an okuyorduk. Uzun uzun namaz kılıyor ve vaktimizin çoğunu mescitte geçiriyorduk
Bir Kadir Gecesi’ydi. O geceyi sabaha kadar ibadetle geçirmeye niyetlenmiştik. Yan odada kalan bir çocuk vardı. Dua ve namaz bilmiyordu. Bize geldi ve ‘Ben de sizinle ibadet etmek istiyorum.’ dedi. Ona namazı öğretmeye çalıştık. ‘Şimdilik kâğıttan bakarak duaları okuyabilir, namazını öyle kılabilirsin.’ dedik. O kadar hevesli ve heyecanlıydı ki anlatamam. Sanırım önceden inançlı biri değildi ama sonradan inanmaya başlamıştı. Bu yüzden içindeki heyecan bize de şevk verdi.
Güzelce abdest aldık, ardından Kur’an okumaya başladık. O da bize katıldı. Herkes bir sayfa okuyordu, sıra ona gelince Kur’an’ın Türkçesini okudu. Epeyce okuduktan sonra namaz kılmak için mescide geçtik. Mescit çok kalabalıktı; Kadir Gecesi olduğu için herkes ibadet ediyordu. En arkaya geçtik ve namaza durduk. O da önüne kâğıt koyup oradan bakarak namazını kılıyordu.
Dört rekât kıldıktan sonra selam verdim ve karşıya baktım. İşte o an, gözlerime inanamadım! Aralarda bembeyaz giyinmiş, sarıklı adamlar vardı. Üstelik sadece bir kişi değil, birden fazlaydılar. O an titremeye başladım. İçimi tarif edemediğim bir ruh hâli sardı, başım dönüyordu. Arkadaşlarımın namazlarını bitirmesini beklerken, kâğıttan bakarak dua eden çocuk da
Selam verince elimle dokunup yanımdakine beyaz giyimli adamları gösterdim. O da gördü! İkimiz de tutulmuş gibi bakakaldık. Birkaç saniye sonra, o adamlar namazlarını bitirdi ve aynı anda kayboldular. Şok içinde birbirimize baktık, ardından hızla dışarı çıktık. ‘Az önce ne gördük?’ diyerek konuşmaya başladık.
O gece yurtta nöbetçi olan öğretmenimiz, din kültürü hocamızdı. Hemen yanına koştuk ve yaşadıklarımızı anlattık. Öğretmen, ‘Bunu söyleyen ilk kişi değilsiniz.’ dedi. Uzun zamandır burada namaz kılan birçok kişi aynı varlıkları görmüştü. Yatır meselesi hakkında kimse emin değildi, ancak bu yurtta bazı varlıkların dolaştığına kesin gözüyle bakılıyordu. O an ben de gördüklerime inanarak her şeyden emin oldum.
Tekrar yukarı çıktık. Arkadaşlarımız çoktan mescitten çıkmıştı. Bizi görünce, ‘Neredesiniz siz, nereye kayboldunuz?’ diye sordular. Yaşadıklarımızı anlattık ama hiçbiri o beyaz giyimli adamları görmemişti. Sadece biz görmüştük.
Odaya geçtiğimde hâlâ dizlerim titriyordu. İçimde garip bir his vardı. O gece dua ettim: ‘Allah’ım, o gördüklerim kimdi, neydi? Ne olur rüyamda göster!’ dedim.
Uykuya daldığımda, rüyamda onları tekrar gördüm. Yine bembeyaz giysiler içinde, sıra sıra karşımda duruyorlardı. Cesaretimi toplayıp sordum: ‘Siz kimsiniz?’
İçlerinden biri cevap verdi: ‘Biz evliyalardanız. Evimiz, yurdumuz, mezarımız bilinmez. Yattığımız yerde yaşarız.’
Bir anda uyandım. Düşünmeye çalıştım: ‘Yattığımız yerde yaşarız’ ne demekti? ‘Yurdumuz, evimiz yok’ sözleri ne anlama geliyordu?
Ertesi gün okula gider gitmez din kültürü hocamı buldum ve rüyamı anlattım. Birlikte düşündük ve şu sonuca vardık: Onların mezarları yoktu, çünkü üzerine yurt yapılmıştı. Bedenleri orada yattığı için ruhları da yurdun içinde yaşamaya devam ediyordu. Yani hâlâ oradaydılar…
Bu olayın üstüne, iki kez daha onları gördüm
Bir gece korkunç bir kâbus gördüm. Saat 2 gibi aniden uyandım. İçimde garip bir his vardı. Kalkıp abdest alayım, namaz kılayım diye düşündüm. Sessizce mescide gittim. İçeride kimse yoktu.
Namazımı kıldım ve selam verdim. Tam o anda omzumda bir el hissettim! Dokunduğu anda tüm vücudumdan elektrik geçmiş gibi oldu. Hızla arkamı döndüm ve onu yine karşımda gördüm… O bembeyaz giysili adam!
Bana baktı ve ‘Artık kâbus görmezsin.’ dedi. O an elinden bana bir şey geçti. Nasıl tarif etsem bilemiyorum… Bana enerji mi verdi, yoksa başka bir şey mi oldu bilmiyorum ama içimde büyük bir değişim hissettim. Bunu kastederek ‘Artık kâbus görmezsin.’ dedi.
O kaybolduğu an, korkuyla mescitten fırladım. Bacaklarım yine titriyordu, neredeyse yürüyemiyordum. Odaya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Arkadaşlarım uyuyordu, onları uyandırmaya çalıştım ama başaramadım. Titreyerek uykuya daldım.
Bir süre sonra büyük bir felaket yaşadık… DEPREM!
Gece yarısı aniden sallanmaya başladık ve ardından korkunç bir yıkım geldi. Panikle dışarı kaçtık. Ortalık ana baba günüydü! Çığlıklar, ağlayan insanlar, yıkılmış evler… O sesler hâlâ kulaklarımda yankılanıyor.
Biz dışarı çıkabilmiştik ama içeride kalan üç kişi olduğu tespit edildi. Yurdun bir kısmı çökmüştü ve onlar tam da o yıkılan taraftaydılar. Arama kurtarma çalışmaları başladı. Hepimiz dua ederek bekliyorduk. Umudumuzu yitirmek istemiyorduk.
Tam 7-8 saat sonra o üç arkadaş sağ salim çıkarıldı!
Ama asıl şok edici olan, dışarı çıkar çıkmaz söyledikleri oldu… ‘Bizi içeride o beyaz adamlar yaşattı.’ dediler. Başka hiçbir şey söylemediler.
Onlara nasıl yardım ettiklerini bilmiyorum ama arkadaşlarımız sapasağlam kurtuldu.
Deprem sonrası yurt tamamen yıkıldı ve biz geçici bir yurda yerleştirildik. Ancak kazı çalışmaları sırasında toprak altından insan kemikleri bulundu! Yetkililer bu olayın basına sızmasını engellemek için çok uğraştı. Bulunan kemiklerin o evliyalara ait olduğunu düşündük. Onlar için mezar yaptırıldı ve kemikler oraya gömüldü.
Sonrasında yeni bir yurt inşa edildi. Uzun süren çalışmaların ardından yeni yurda geçtik.
Ve o günden sonra… O beyaz giysili adamları bir daha gören olmadı. Ben de görmedim.
Sanırım orada gömülü oldukları için ruhları da o yurtta kalıyordu
Birkaç olay daha duydum… Evet, evliyaların yardımları dokundu ama bazı öğrencileri de rahatsız etmişler.
Özellikle yurda alkol sokan öğrenciler vardı. Sonradan zaten yurttan atıldılar ama onların başına gelenler hiç de normal değildi. O çocuklardan biri, odalarına iki adamın girdiğini söyledi. ‘Bembeyazlardı ve bize tokat attılar!’ dedi. Hatta tokatın izi tam üç gün boyunca yüzlerinden silinmemiş! Düşünün artık…
Bir de bambaşka bir olay yaşandı. Sessiz, sakin bir çocuk vardı. Günlerdir mutsuzdu. Meğer annesi ameliyat olacaktı, üstelik riskli bir ameliyattı. Sürekli üzgündü, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olurdu.
Bir sabah büyük bir heyecanla yanımıza geldi. ‘Ne oldu, hayırlı bir haber mi var?’ diye sordum. Gözleri parlıyordu. ‘Annem ameliyat oldu ve çok şükür iyi geçti!’ dedi. Biz de onun adına sevindik.
Ama en garibi şu oldu: O, bu haberi almadan bir gece önce rüyasında o beyaz giysili adamları görmüş. İçlerinden biri başını okşayıp ‘Üzülme, annen iyileşecek.’ demiş. Ve ertesi gün gerçekten annesinin iyi olduğunu öğrenmiş!
İşte böyle… İyi insanlara yardım ettiler. Onları iyiler olarak gördüler. Ama yanlış yapanlara da müdahale etmekten çekinmediler. Yanlış anlaşılmasın, ‘İçki içenler kötü insanlardır.’ demiyorum. Allah herkese hidayet nasip etsin. Ama onlar dini değerlere aykırı bir şey gördüğünde tepkisiz kalmıyordu.
Bana karşı hiç zararları olmadı. Hatta iyilerdi. Ama onları her gördüğümde içimde ister istemez bir korku oluşuyordu. Kim olsa korkardı.
Şimdi o yurtta neler olup bitiyor, yeni gelen öğrenciler onları görmüş müdür, bilmiyorum… Biz yeni yurda geçtiğimizde bir daha karşılaşmadık. Ama belki başka biri görmüştür, kim bilir?
Benim hikâyem bu kadar… Bazı ruhlar gerçekten bu dünyada bizimle birlikte var olabiliyor. Buna bizzat şahit oldum.
Kanalınıza başarılar dilerim
Bir yanıt bırakın