
Selamlar, size Almanya’dan yazıyorum. Bu olay Türkiye’deyken olmuştu, daha Almanya’ya gitmemiştik. 13-14 yaşlarındaydım. Bizim mahallede çocuklarla akşama kadar oynardık. Şehirde
yaşıyorduk ama mahalle köy gibiydi. Bir tepe vardı bir gün o tepeye çıktık. Orda top oynuyorduk. Evlerin orda oynayınca top yola kaçıyor diye tepeye çıkmıştık. Bizden 50 metre ileride de bir aile piknik yapıyordu. 5 kişiydiler. Oynarken o aile birden koşmaya başladı. Bize doğru geldiler. Bizim yanımızda durdular. Oyunu bıraktık onlara bakıyorduk. Korkmuş gözüküyorlardı. Kadın bize bakıp buradan gidin cinler burayı bastı dedi. Ben çok korkarım cinlerden. Bunu duyup orda kalamazdık. Biz de koştuk eve doğru. Onlar da arabalarına binip gitti. Evlerin oraya gelince durduk. Ben arkadaşlara bir daha oraya gitmeyelim dedim, onlar da aynı şeyi söyler sandım ama onlar gitmek istediklerini, merak ettiklerini söylediler. E o zaman niye kaçtınız çok merak ettiyseniz kalsaydınız dedim. Yani hem korkaklar hem de kendilerini cesur sanıyorlar. Biz gideriz yarın sen korkuyorsun gelme diyorlar bir de. Ben gelmem siz gidin korkağım evet dedim. Ertesi gün bunlar o tepeye yine
gitti. Ben tek kaldım mahallede. Bekledim bunları. Akşam olunca geldiler. Bir şey oldu mu dedim. Yok, hiçbir şey olmadı top oynayıp geldik dediler. Öyle deyince iyi o zaman yarın ben de gelirim gideriz dedim. Madem cin falan yok o zaman korkmaya da gerek yok. Sonraki gün ben de onlarla çıktım. Saati tam hatırlamıyorum ama gün batımı vardı. Tepeden onu izlemiştik. Neyse biraz oynadık. Alanda çok geniş rahat rahat hareket edebiliyoruz. Az sonra bir çığlık koptu. Top elimde kaldı. Çığlık yerin altından geliyordu sanki. Etrafımızda hiç kimse yoktu. Sadece biz vardık ama çığlık sesi geliyordu. Topraktan sesler gelmeye başladı. Sanki altında lavlar var da birazdan yüzeye çıkacak gibi. Gidelim buradan dedim. Bekleyelim ne olacağını görelim diyorlardı hala. Elinizin körü olacak. Saçma saçma konuşmayın gidelim şuradan dedim. Onlar gitmeden gitmek istemedim. Çünkü bu sefer de adım satıcı olurdu. Biraz daha bekledik. Sesler sustu derken bir düdük sesi geldi. Baktık bekçi ya da güvenlik görevlisi gibi biri. Üstünde üniforması var. Burada oynamayın hadi evinize dedi. Bir şey yapmıyoruz ki sadece top oynuyoruz dedik. Olmaz burası top sahası değil dedi. Daha fazla konuşmadan gitmeye karar verdik. Aşağı doğru iniyorduk. İçimden bir ses geriye doğru bakmamı istedi. Baktım görevlinin olduğu tarafa ve gördüğüm şeyi hiç unutamadım. Yerde sürüngen bir yaratık düşünün. Kol ve bacak yerleri var ama kesilmiş gibi. Gözleri kocaman. Kafası kel ve büyük. Ben onu görünce bağırarak koşmaya başladım. Diğerleri de koştu. Eve kadar hiç durmadım. Evin önünde durdum. Nefesim kesilmişti. Nefes almaya çalışıyordum. Konuşamıyordum hiç. Diğerleri o yaratığı görmemiş. Ben bağırınca onlar da arkasına bakmadan kaçmış. Sözde cesurlar işte.
Ardından evlere dağıldık. Tabi benim suratımdan düşen bin parça. Babam fark etti yemek yerken. Yesene yemeğini ne düşünüyorsun öyle bir sıkıntın mı var dedi. Tepeye gitmiştik de bugün görevli geldi bizi çıkardı dedim. Tepenin görevlisi yok ki. Biri sizi kandırmış olmasın dedi. Üstünde üniforması vardı. Nasıl yalan olsun baba dedim. Allah Allah o tepede niye görevli olsun nerde görülmüş dedi. Ben babamın şaşkınlığından o görevlinin cin olduğu sonucuna vardım. Çünkü dönüp baktığımda yaratığa dönüşmüştü. Bizimle konuşan görevliydi o yaratık. Adam o kadar kısa süre içinde nasıl kaybolsun oradan. Ben o geceyi çok zor geçirdim. Rüyamda o cini gördüm. Nasıl korkunç anlatamam size. Bir daha gelmeyin oraya ben sizi uyardım dedi bana. Uyandım odamın içi her zamankinden soğuktu. Odamdaydı sanki. Nefesimi bile tuttum. Işığı yaktım odam boştu. Balkona çıktım. Orda eski bin kanepemiz vardı ona uzandım. Yarım saat geçti geçmedi aşağıdan bir düdük sesi geldi. Öyle çalındı ki mahallenin ayağa kalkması lazım. Aşağı baktığımda bizi kovan görevliyi gördüm. Bizim balkona bakıyordu. İçeri babamla annemin odasına koştum. Aralarına girdim. Babam kızdı çocuk musun oğlum sen. Gitsene odana diye. Kötü rüya gördüm dedim. Annem de bırak yatsın korkmuş çocuk dedi. Anneyle baba arasındaki farkı da o an çok net anladım. Sabah arkadaşlar geldi. Onlar da rüyalarında aynı cini görmüş. Korkmuşlar. Bir arkadaş hala küfrediyordu ama. O kadar şey olmasına rağmen dengesizce konuşuyordu. Ona çok kötü musallat oldular zaten. Bedelini ödedi dalga geçmenin. Bir sabah uyandığında felç olmuş şekilde bulmuş ailesi ağzı falan yamulmuş. Hocaya götürdüler. Hoca da açıklamasını yapmış. Meğer o tepe sıradan bir tepe değilmiş. Cin mezarlığıymış. Cinlerin ölüleri oradaymış. Ve onların sevdikleri de sürekli mezarları ziyaret edermiş. Biz de mezarların üstünde top oynuyormuşuz yani. Bunun için kızmışlar bize. O arkadaş da dalga geçtiği için üstüne musallat olmuşlar. Hoca onu kurtardı ama. Sonrasında fizik tedaviler vs. derken çok uzun bir süre geçti.
Olaydan 2 yıl sonra biz Almanya’ya taşındık. Başlarda telefondan görüştük ama gözden ırak olan gönülden de ırak olur hesabı bir süre sonra muhabbetimiz kesildi. En son iyileşmişti ama. Şimdi hiç haberim yok. Sizi çok seviyorum hikâye saati. Lütfen hikâyemi seslendirin
Bir yanıt bırakın