üç kafadar Arkadaş

Abla selamlar, ismim Oğuz. Biz 3 kafadarız. Arkadaşlarımın adı Hasan ve Yıldırım. Bizim yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. Hiç ayrılmayız. Üçüz gibi gezeriz. Hala da öyleyiz. Beraber etkinlik yapmaya da bayılırız. Bu olay 2 sene önce başımıza geldi. Her akşam parkta oturur sohbet ederdik. Bir akşam yine parktaydık. Gülüp eğleniyorduk. Yan tarafımızda da tek başına oturan bizim yaşlarımızda bir genç vardı.

 

Markete gidelim bir şeyler alalım dedik. Kola çekirdek cips falan aldık. Parka tekrar geldik. O tek oturan kişi hala ordaydı. Bardaklara kola koyarken arkadaş dedi ki şu arkadaşa da ikram edelim. Hatta yalnız oturmasın yanımıza davet edelim. Tamam dedik. Yandan seslenip bizimle oturabileceğini söyleyip davet ettik. O da geldi. Ona da bir şeyler ikram ettik. Sohbete başladık. Nerelisin öğrenci misin diye bazı sorular sorduk. Adı Deniz imiş. Lisede okuyormuş tıpkı bizim gibi. Biraz hoş beş ettikten sonra iyice ısındık. İyi birine benziyordu. Biz akşamları hep bu parktayız. Sen de gel dedik. Tamam gelirim dedi. O gün biraz daha oturduktan sonra evlere dağıldık. Bu olay böyle 1 hafta kadar sürdü. Onu da kabullendik. Artık 4 kişilik bir arkadaş grubu olmuştuk.

Deniz oraya yeni taşınmış o yüzden arkadaşı yokmuş. Ve tek başına kalıyormuş. Ailesi uzun dönem köye gider gelmezmiş. Bir gün bizi de davet etti evine hatta. Geliriz bir ara dedik biz de. Öyle gelmek değil ama gelirseniz yatılı misafirim olun dedi. Benim ailem çok kızar öyle şeylere. Arkadaşta kalamam falan. O yüzden zor da, bakarız Deniz dedim. 2 gün sonra Yıldırım beni aradı. Efendim kardeşim dedim. Ya Deniz aradı beni şimdi de bu akşam gelin bende kalın diyor ne diyelim dedi. Bilmem ki önce bizimkileri ikna etmem lazım, ben birazdan ararım seni dedim telefonu kapattım. Önce annemle konuştum. Annemi ikna edersem o da babamı ikna ederken bana yardımcı olur diye. Annemi bir şekilde ikna ettim. Sonra babamla konuştum. Babam biraz serttir. Senin evin yok mu da başkasının evinde kalıyorsun diye söylendi önce. Baba çok samimi arkadaşım zaten ailesi yok evde diye konuştum ben de. Sonunda da babamı da ikna ettim. Tekrar Yıldırım’ı aradım. Tamam bizimkiler izin verdi. Sen ne yaptın dedim. Ben de hazırım Hasan’la da konuştum o da izin almış. Bu akşam parkta biraz otururuz oradan da Deniz’in evine geçeriz dedi. Tamam anlaştık dedim. Saat 5 gibi parka geçtik. Yine her zamanki gibi sohbet muhabbet eğleniyoruz. Saat 7’ye kadar oturduk. Deniz de hadi artık geçelim evde film falan izleriz dedi. Tamam dedik. Kalktık Deniz’in evine gittik.

Parka çok yakındı evi. 5 katlı bir apartmanın 3. katında oturuyordu. Güzel bir evdi. Balkonu çok genişti. Hiç içeri girmesek balkonda bile rahatça oturabilirdik. Önce balkona geçtik sigara içtik. Hiçbirimizin ailesi sigara içtiğimizi bilmiyordu. Gizli gizli içerdik. Saklardık paketleri. Burada evde kimse olmayınca rahatça içebildik. Sigaradan sonra içeri girdik. Hadi bir film izleyelim dedik. Hasan korku filmlerine çok meraklı. Şöyle söyleyeyim izlemediği yerli korku filmi kalmamış. Hemen başladı korku filmi izleyelim demeye. Ben de acayip tırsarım böyle şeylerden. Yok dedim. Şöyle güzel bir bilim kurgu filmi açın onu izleyelim. 4 kafadan da farklı ses çıkıyor. Daha ne izleyeceğimizi seçemiyoruz. Hasan dedi ki korku filmi izleyelim daha eğlenceli olur. Deniz de sen niye taktın bu kadar korku filmine dedi. Hasan da ben cinleri çok merak ediyorum çok ilgim var o yüzden o tarz filmler hoşuma gidiyor dedi. Deniz gülümsedi. Çok merak ediyorsan filme gerek yok dedi. Hepimiz dönüp denize baktık. Nasıl yani ne demek istiyorsun diye. Çok mu görmek istiyorsun dedi. Bu sefer Hasan da korktu. Yok kardeş görmeyi istemek değil de sadece merak ediyorum hayatlarını nasıl yaşadıklarını nasıl musallat olduklarını dedi. Deniz ise o zaman çağırayım kendilerine sor olur mu dedi. Hepimiz şaşırdık ama bir yandan da denizin dalga geçtiğini düşünüyoruz. İnanamıyoruz. Oğlum kapatın şu konuyu ya. Adlarını anıp başımıza bela almayalım dedim. Deniz gülüyordu korktuğumuzu anlamıştı. Hele Hasan’ın gözleri fal taşı gibi açılmış denize bakıyordu. Deniz de madem bu kadar korkuyorsun ne diye onlarla uğraşıyorsun dedi Hasan’a. Hasan bu sefer ya korkmuyorum Müslümanım sonuçta. Allah’tan korkarım sadece ama insan da merak etmiyor değil ben zamanında çok araştırdım onları dedi. Geri dönülmez bir sohbetin içine girmiştik artık. Konuyu değiştirmek zordu. Deniz de kararlıydı illa çağıracağım görün diyordu. Ben gitmek istedim. Bakın biraz daha devam ederseniz valla giderim dedim. Deniz bana güvenmiyor musunuz siz dedi. Güveniyoruz dedik. O zaman size söz veriyorum. Çağıracağım ve hiçbir zararları olmayacak dedi. Çok korkmuştuk. Yıldırım da cesarete geldi çağır da görelim ben inanmıyorum çağırabileceğine dedi. Demez olaydı.

Deniz ayağa kalktı bekleyin geliyorum dedi. İçerden bazı malzemeler alıp geldi. Malzemelerin adını bilmiyorum o yüzden tarif edeceğim. Bir şişenin içinde kırmızı bir sıvı vardı kana benziyordu ama ne olduğundan emin değilim. Kan desek Deniz kendini mi kesiyor yoksa hayvan falan mı kesiyor gibi sorular geliyor akla. Belki de boyaydı. Bir de üzerinde harflerin olduğu bir tahta getirdi üstüne fincan koydu. Sonra da büyük bir bez getirdi onu yere serdi. O bez simsiyahtı ve içinde semboller vardı. Hani yer sofrası yaparız da sofra bezinin dizlerimizin üstüne örteriz ya o şekilde oturmamızı istedi. Bunları görünce iyice korktum. Bu kadar malzemeyi bulundurduğuna göre gerçekten çağıracaktı buna emindim artık. Dalga geçmiyordu. Dediği şekilde oturduk. Yuvarlak şekilde ve el ele tutuştuk. Gözlerinizi kapatın dedi. Kapattık. Deniz dua gibi bir şeyler okumaya başladı. Benim bir yanımda Hasan bir yanımda Yıldırım vardı onların elini tutuyordum. O kadar korkuyorlardı ki bunu ellerinin titremesinden anlayabiliyordum. Deniz okumasını bitirince gözlerinizi açabilirsiniz dedi. Sonra da geldin mi diye sordu. Fincan evete gitti. Biz hala el ele tutuşuyorduk. Yani birinin eliyle o fincanı oynatması imkânsız. Bildiğiniz kendi kendine hareket ediyordu fincan. Dilim tutulmuş gibi olacakları izliyordum sadece. Sonra Deniz işte geldi ona sorabilirsiniz dedi. Ama hiçbirimiz konuşamıyorduk. Deniz koktuğumuzu anladı. Korkmayın o gelen Müslüman bir cin. Ve insanları sever asla zararı dokunmaz dedi. Bu söyledikleri içimi hiç rahatlatmıyordu. Aklımızın almadığı bir varlık sonuçta gelene melek bile dese yine korkardım. Neyse Deniz birkaç soru sordu. Arkadaşlarım cinleri çok merak ediyor bizim sorularımızı yanıtlar mısın dedi. Fincan evete gitti. Hasan alışmıştı sanki. Ben bir soru sormak istiyorum dedi. Şaşkınca Hasan’a baktım ne soracak diye. Herkesin evinde yaşayan cin var mıdır dedi. Herkesin evinde de yaşarlar mı? Deniz soruyu tekrarladı ve fincan evete gitti. Bu beni daha da korkuttu. Her evde cinlerin olduğunu bilmek gerçekten çok ürkütücüydü. Yıldırım da peki evin nerelerinde yaşarsınız dedi. Fincan harflere doğru hızlı hızlı gitmeye başladı. Tuvalet banyo yatak odası şeklinde yazdı. Biz daha fazla soramadık zaten ben hiç soru sormak istemiyordum. Deniz sordu. Sorduğu soruları ve cevapları kısaca yazayım. Aklımda kalanlar şöyle:

İnsanları seviyor musun? Cevap: Evet. İnsanları sevmeyen cinler de var mı? Cevap: Evet. Bu cinler insanları neden sevmez? Cevap: Şeytan insanları sevmediği için. Cinler çok mu uzun yaşar? Cevap: Evet. Kaç yaşındasın? Cevap: 370. Cinler geleceği bilir mi? Cevap: Bazen evet. Cinler yemek yer mi? Cevap: Bedeni varsa yer. Cinler en çok neyi sever? Cevap: Ailelerini. Cinler yalan söyler mi? Cevap: Bazen evet.
İşte böyle sorular sorduk ve o da cevabını bu şekilde verdi. Daha çok soruldu da aklıma gelmiyor. Deniz bana döndü sonra sen de bir soru sor dedi. Yok, istemem ben dedim. Sor sor bak herkes sordu bir şey olduğu yok hadi dedi. Peki deyip ben de sordum. Benim hakkımda ne düşünüyorsun dedim.
Fincan hareket etmeye başladı yine. Kalbim hızla atıyordu. Verdiği cevap şöyleydi: Sen iyi birisin. Daha fazla bir şey yazmadı. Fincan durunca Deniz şöyle dedi. Eee şimdi gelelim en önemli kısma dedi. Biz artık bitirir diye düşünüyorduk. Önce biraz alışmanızı istedim. Başta yaparsam kalpten giderdiniz çünkü dedi. Deniz saçmalama yeter bu kadar gönder dedim. Bu son merak etme dedi. Sonra cine tekrar sordu. Onlara kendini göstermek ister misin? Fincan hareket ederken bayılacaktım neredeyse. Evet dedi. O zaman göster kendini dedi. Hayır diyordum sadece. Hasan’la Yıldırım

gözlerini kapatmışlardı görmemek için. Karşımda beyazla grinin karşımı bir duman belirdi. Hayatımda ondan daha korkunç bir an yaşamadım. O dumanı görünce ben de gözlerimi kapattım. Deniz açın gözlerinizi saygısızlık etmeyin dedi. Korkarak da olsa açtık. Karşımda duman yoktu bu sefer. Tıpkı insan şeklinde bir varlık vardı. Ama eminim o onun gerçek yüzü değildi. Korkmayalım diye başka bir görüntü ile gelmişti. Karşımda duran varlık bembeyaz uzun elbiseli başında da sarık gibi bir şey olan 50’li yaşlarda bir adamdı. İçimden sürekli dua okuyordum bu arada. Sanırım duadan rahatsız olmadığına göre gerçekten Müslümandı. Gülümsüyordu ama yine de korkuyorduk. O esnada yatsı ezanı okundu. Hasan soru sordu. Müslümansın ezan okunuyor namaz kılacak mısın dedi. O sizin âleminizin ezanı bizim vakitlerimiz farklı dedi. Sesi çok güzeldi. Hiç korkutucu değildi. Ben daha fazla devam etmek istemiyordum ama. Deniz’e sürekli kaş göz yapıyordum. Deniz de ona geldiği için teşekkür etti ve gönderdi. Derin bir nefes aldım. O an anladım kendimi ne kadar çok sıktığımı. Tüm vücudum ağrıyordu. Sızlıyordu hatta. Hastaymışım gibi. Hasan da başının çok ağrıdığını söyledi. Yıldırım da bacaklarını hissetmediğini karıncalandığını söyledi. Koltuklara oturduk biraz kendimize gelelim diye. Çok normal bunları yaşamanız dedi Deniz. Çünkü ilk kez

gördünüz enerjisi sizi ister istemez etkiler. Sana niye bir şey olmuyor dedim. Ben alıştım artık ilk başlarda bana da olmuştu dedi. Peki, hep aynı cini mi çağırıyorsun dedim. Hayır, tanıdığım çok cin var hepsi de Müslüman dedi. Peki, sen nerden öğrendin onları çağırmayı sana kim öğretti dedim. Deniz’in amcasının oğlu varmış. Bu işlere meraklıymış o bir hocadan el almış. Deniz’e de nasıl çağırabileceğini ve hangi cinleri çağırması gerektiğini öğretmiş. Onun dediğinden farklı bir cin çağırmam. Çünkü zararları olabilir. Belki Müslüman olduklarını söylerler ama yalan da olabilir dedi. Bu cine neden güveniyorsun dedim. Bu cinleri kuzeninin de tanıdığını o yüzden içinin rahat olduğunu söyledi. O gün böyle uzun uzun sohbet ettik. Zaten sabaha kadar uyuyamadık. Yaşadıklarım rüya gibiydi. Deniz de görseniz hiç öyle birine benzemiyor. Sürpriz yumurta oldu bizim için. O gün Hasan merak ettiği soruların cevabını almıştır eminim. Bir daha hiç adlarını anmadı çünkü. Biz o gelen cin bize bir şey yapmadığı halde bu kadar korktuk. Kim bilir kötü bir varlık ile karşılaşsak neler yapardık.
Kanalınızdaki hikâyeleri dinliyordum da nasıl delirmemişler nasıl kalp krizi geçirmemişler diyorum. O gün sabahı ettikten sonra hemen çıktık zaten. Kimseye de anlatmadık bu olayı. Akşamları yine parkta buluşmaya devam ettik. O gün hiç yaşanmamış gibi davrandık. Olaydan 5-6 ay sonra da Deniz’in ailesi geldi. Ve başka bir yere taşındılar. Telefonda falan görüştük bir süre ama gözden ırak olunca gönülden de ırak oluyor. Sonra iletişimimiz koptu. Şimdi nerededir ne yapıyordur bilmiyorum. Allah yardımcısı olsun iyi çocuktu yine de.
Hikâyem bu kadardı. Seslendirirseniz mutlu olurum. Kanalınızı severek takip ediyorum başarılarınızın devamını diliyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*